Cumartesi, Ocak 22

Ayşe Kulin

1997 yılında çıkan "Adı Aylin" fırtınasını hatırlıyor musunuz? Herkes bu kitabı konuşuyordu. İşte Ayşe Kulin adıyla tanışmam o döneme rastlar. Ancak ben o yıllarda kafayı Mısır'a taktığımdan olsa gerek Christian Jacq'ın Ramses serisine gömülmüş ve başka bir şeyi okumaz olmuştum. Ne büyük hata! Ayşe Kulin'in en sevdiğim yazar olması için birkaç yıl daha geçecekti ve bir solukta okuduğum "Füreya" beni Ayşe Kulin'e hayran bırakacaktı. Sonrasında da sonuç hep aynıydı, Boşnak sevgilimin de etkisiyle içimi yakan "Sevdalinka", kah güldüren kah hüzünlendiren "Köprü", yaz günü tüylerimi diken diken eden "Nefes Nefese" ve "Gece Sesleri". Okurken zamanın durduğu, tüm acılarımı unuttuğum, hayata karşı sıkı sıkı sarıldığım sayfalar..."Veda" ve "Umut" ise benim için bir başkaydı, herşeye rağmen ayakta durabilen, birbirine kenetlenmiş, özlemini çektiğimiz erdemlere sahip o eşşiz Türk aileleri.. Her sayfasında kendimden parçalar bulduğum, nispeten genç yaşıma rağmen hasretle andığım ve "işte böyle olmalı" dediğim hayatlar.."Türkan" zamanında ise Ayşe Kulin hayranlığım o kadar artmıştı ki, yurtdışında olmama rağmen 2 hafta sabredememiş, hemen okuyabilmek için yılın lojistik operasyonunu gerçekleştirmiştim, yakın bir dostum sağolsun :) 

Bu ay Ayşe Kulin beni tekrar şımarrtı, hem de kendi hayatından kesitler sunduğu 2 kitapla birden! Hayat'ı bitirdim, Hüzün'ün de sonlarındayım..Kim olduğumuzu, nasıl bugünlere geldiğimizi unuturken ve yaşamımızın merkezine yerleştirdiklerimiz hızla değişirken size tek bir tavsiyem var: Ayşe Kulin'in anlattıklarına kulak verin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder