Cumartesi, Aralık 14

Az veren candan (peki hiç vermeyen?)

Artık büyüdüm dediğiniz andan itibaren bilinçli olarak yapmaya başladığınız şeylerden birisidir yardımlaşmak. Yardımın azı, çoğu, zamanlısı, planlısı olmaz bana göre, zorlamakla da olmaz, içten geleni makbuldür çünkü. Kimi zaman okumak isteyen bir çocuğun kitaplarını alırsınız, kimi zaman bir hastaya kan verirsiniz, kimi zaman da artık görmeyen gözleriyle bir köşede tülbent oyalayan nineye hal hatır sorar, destek olursunuz. İnsanların acıma duygularını istismar edenleri, işi dolandırıcılığa vardıranları bir kenara bırakırsak hepimizin çevresinde gerçekten yardıma muhtaç birilerinin olabileceğini düşünüyorum. Üstelik bana sorarsanız her geçen yıl, sayıları daha da artıyor. Yarın öbür gün bana ne olacağının garantisi var mı? Yok. Burası Türkiye.. eşitsizlikler ülkesi, bir anda tepetaklak olanların ülkesi, halkına sırtını dönen bakanların ülkesi.. Bu sebeptendir ki imece usulüyle devam eder bu ülkede hayat, eh bize de yakışan payımıza düşeni yerine getirmektir o halde:)

Fotoğrafta gördüğünüz paketi hazırlarken yazdım bu satırları. Bu ciciler Suruç Şanlıurfa'daki bir okula gidecek. Belki yalnızca birkaç çocuğu mutlu edebileceğim ama olsun. Ne demiş atalarımız, az veren candan! Bana sorarsanız birisine yardım etmenin, gözlerindeki minneti ve mutluluğu görmenin verdiği iç huzuru çok az şeyde var. Sizler de destek olmak isterseniz bana yazın, Suruç'ta çocukları için canını dişine takan dünya tatlısı bir okul müdürümüz var, eminim o da çok mutlu olacaktır.


Başlığa "peki hiç vermeyen?" yazdık ama onlardan bahsetmedik, eh o da bir sonraki yazının konusu olsun. Hadi bakalım, şimdi o çok "yoğun" hayatlarımızdan 5-10 dakika çalıp başkaları için bir şeyler yapalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder