Pazar, Aralık 8

enginlere sığmam taşarım (istatiksel olarak!)

Yakın zamanda dinlediğim bir konuşma "ben kimim?" sorusuna farklı bir açıdan yaklaşmamı sağladı. Aslında konuşmanın amacı demografik istatistikler eşiliğinde müşterilerimizi daha iyi tanımamızı sağlamaktı; ancak bendeki etkisi müşterilerden ziyade kendi içime yaptığım yolculuk oldu. Ve bir anda dank etti, ben hiçbir kalıba sığmıyordum!

Açıkçası bugüne kadar aynaya bakıp da böyle bir fikre kapıldığım olmamıştı hiç. Sonra aldım kalemi elime yazmaya başladım..

Türküm ve tüm kötü imajımıza rağmen bundan gurur duyuyorum.
En az 4 kuşaktır İstanbulluyum, "memleket nere?" muhabbetinden hazzetmem.
Atatürkçüyüm. Yobazlığın her türlüsüne karşıyım.
Kadınım. Çocukken hiç dayak yemedim, tacize uğramadım.
Üniversite mezunuyum. Hatta şu sıralar ikinciyi okuyorum.
2 yabancı dil biliyorum. Hem öyle "biliyorum ama konuşamıyorum" diyenlerden de değilim.
Yurt dışında yaşadım, üstelik ülkenin en büyük şirketinin merkezinde çalıştım.
Yabancı bir şirkette çalışıyorum. Yöneticiyim.
Yaşım kadar ülke gördüm. Hayır, bu satırları 2 yaşında süper zeka bir bebek yazmıyor.
Bekarım. Aile baskısından bunalıp 18'inde kocaya kaçmak zorunda kalmadım.
Berdelle satılan çocuk gelin olmadım.
Yalnız yaşıyorum. Yaşadığım evi kendi kazancımla satın aldım.

Bunlar ilk fırsatta kalemimden dökülenler oldu. Sonra hepsini bir araya getirip istatistiklerden bir sonuca varmaya çalıştım. Küsüratlarda kayboldum, bir yere varamadım.

Dedim ki rakamlardan ziyade elle tutulması zor olan şeyleri düşüneyim, mesela manevi değerlerden bir ortak payda çıkartabilirdim belki?

Vatan, bayrak, cumhuriyet aslolandır. Tüylerimin diken diken olması bundandır. 
Arkadaşlarını satmak kitabımda yazmaz. En yenisi 10 yıllıktır.
Tonton teyzelere dahi "offff kes sesini yaaa" diyebilen saygısızlardan olmadım.
İftira atmadım. Bir şey söylüyorsam nedensiz değildir. Er ya da geç anlarsınız.
Egoları uzaya varmış insanlardan değilim, mütevazi olmayı bir meziyet bildim.
Sürekli şımartılmazsa nefesi kesilecekmiş hissiyle yaşayanlardan da olmadım. 
En ufak olumsuzlukta dünyası başına yıkılanlardan değilim, her fırtınadan çıkmasını bildim çok şükür, bazen tek başına, bazen de sığınarak güvendiğim limanlara..
Kendi kendime yetmesini bildim. Başını yaslayacak bir omuz olsa da olmasa da.

Her şey için önce Allah'a, sonra da kendime ve beni bugünlere getirenlere şükürler olsun.
Sonuç?
Benim gibi insanlar çok az günümüz Türkiye'sinde.. Ama biz de varız! Ve biz de sizin gibi etten, kemikten, sinirden insanlarız. İyi insanlar olmaya çalışıyoruz. Mükemmel değiliz. Hata yaptığımızda suçu başkasına atmak yerine ders çıkartmaya çalışıyoruz. Ben artık oldum diyeceğimize her gün yeni şeyler öğreniyoruz. İçimizde fırtınalar kopsa da sızlanmıyoruz, gülümsemeye devam ediyoruz. Empati kurmaya önem veriyoruz. Diyeceğim o ki, kendinizden farklı olandan bu kadar korkmayın. Bu kadar körkütük saldırmayın. Alttan alttan, yüzümüze gülüp sırtımızdan sinsice bıçaklamayın. Her fırsatta şakayla karışık iğnelemeyi marifet saymayın. Kendi kalıplarınıza sokmaya, ezmeye çalışmayın.

Ne demiş şair?
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım! Sonra boğulur giderseniz karışmam.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder